16 Kasım 2018

görülemeyen pena sarayı

pandotrip.com

İşte bulutların olması gereken seviye buydu -ya da hiç bulut olmamalıydı da aşağıyı görebilmeliydik. Bizim gördüğümüzse şuydu: 


Tabi buna görmek denebilirse. Lizbon'a gitme ihtimali doğduğunda hemen takip ettiğim gezi bloglarına baktım. Sintra'ya mutlaka gidilmeli, orada Pena Sarayı mutlaka görülmeli yazıyordu çoğunda. Derinlemesine bir Google taramasıyla ikna oldum. Görsellere bakıp da ne var ki bunda denilecek gibi değildi doğrusu. Mesela:


Fotoğraf hilelerinden az çok haberdarım. Bunun aynısını göreceğim diye hiç umutlanmadım ama mimarisine, renklerine tav oldum. Daha Lizbon'u görmeden buraya gelişimizin asıl sebebi işte bu saraydı. 

8 Mayıs 2018

en ucu - cabo da roca


Söz vermişsem tutarım. 2003 yılında Rhode Island'da çektiğim videoları birlikte izlerken, o bana kıskançlıkla bakarken, ona söz vermiştim, bir daha okyanus görecek olursam yanımda sen de olacaksın diye. Portekiz'e gideceğim belli olunca İlkay'a dedim hadi birlikte gidiyoruz. Lizbon okyanus kıyısında değil ama Portekiz öyle. Kokusunu izler yine buluruz okyanusu. Hem orası hep görmek istediği albatrosların en olası yer değil mi Avrupa'da? Çok uğraşmadım ikna etmeye. Haspam zaten çoktan hazırmış ben çalışırken gezmeye. Bana ne gam! İlkay olsun da yanımda... 


Lizbon'a indik, hiç sektirmeden tren istasyonuna. Oradan da Sintra'ya. Bavulları otele bıraktıktan sonra hemen Cabo da Roca'ya gitmek üzere bir otobüse bindik. Dağlardan, ormanlardan ve pek özendiğimiz köylerin arasından geçip istediğimiz yere ulaştık. Akşam üzeri, soğuk ve rüzgarlı. Bizim için çok da dert! Ben İlkay'ı Avrupa'da okyanusu en uçsuz bucaksız görebileceği yere getirmişim ya, o okyanusların ardını merak edip yelken açan gözü kara denizcilerden daha büyük iş başarmış saydım kendimi. 

19 Nisan 2018

amsterdam II



Bana bir gün yüzünü dönmeyen şu şehre gidişimin üzerinden 3 sene geçti. Artık son diyeceklerimi diyeyim de başka yerlerden aksın şu blog. Oraya gitmeyi planlayanlarla konuşurken, burada yazdığımın aksine, şehri öve öve bitiremem. Onlar da orada titresin, sinirlensin isterim. Hainliğimden değil, güzel bir gaye güttüğümden: bir topluluğu ortak amaç için birleştiremezseniz ortak düşman üzerinden birleştirebilirsiniz. Heyhat! Giden hiç kimse benim gibi dönmedi. Ulan Amsterdam, bana mıydı garezin!


7 Ocak 2018

ama amsterdam

Nerede olsa uyurum, ne olsa yerim, her şeye para vermek değil ki beni mutlu eden... Gezgin kafasının böyle işlediği varsayılır. Bitli öğrenci olacaksın, hiç de işlevsel olmayan bir dağcı çantan olacak sırtında, 15 kişilik hostellerde envai çeşit insanla uyuyacaksın... Ah ne macera! 


Ama yerim ben o macerayı. Bir proje toplantısı için Amsterdam'a gitmemiz gerekiyor. Oteller ateş pahası, hosteller bile pahalı, yakın yerdeki şehirlere bile baktım, Haarlem, Utrecht bile kurtarmıyor. Cebimizdeki harcırah belli, bulabildiğim en ucuz hostelin ücretini ödesek ne yiyeceğiz, ne içeceğiz? En sonunda İlkay akıl etti de botlara baktık. Amsterdam'ın göbeğinde limanda kalacaktık. Biletleri aldık ve Amsterdam 'macera'sı başladı...