3 Ağustos 2015

10'dan sonra uzupis..



artık değişik bir şey görmenin vakti geldi deyip şu ünlü st. anne kilisesine gidelim dedik. hani şu napolyon'un görünce "keşke elimde olsaydı da şu kiliseyi avucuma alıp paris'e götürebilseydim" dediği rivayet olunan vilnüs'deki brick gotik kiliseye. 

30 Temmuz 2015

pazar ayinleriyle vilnius

google'dan buldum, kaynak neresiydi?

"şehir küçükse küçük ama turlamak için çok da zamanımız yok. erken kalkalım" dedik ama bir önceki günün şaşkınlığı hala üzerimizde. sabahın 3 buçuğunda doğan güneşle birlikte bedenim hemen uyanma moduna geçti. iyi şartlamışım demek, güneş tepede, servis e5'te bostancı köprüsünde koş koş koşşş.. sonrasında tekrar uyumak hiç kolay olmadı. tamam artık kalktık kalkmasına da ne yiyeceğiz? mütevazi pansiyonumuz bize uyduruğundan continental breakfast bile vermediği için bir yer bulup meşhur mu meşhur patates kreplerinden yememiz gerekiyor.



derdimizi güç bela anlatabildik. yurtdışında kahvaltı sipariş etmek özel bi marifet. her seferinde inatla her yerin bizdeki gibi bir kahvaltı kültürü olmadığını unutuyorum. kahvaltı var mı? var. çay/kahve? var. tamam, donatıver abi masayı... 

24 Temmuz 2015

vilnius'da akşamlar olmasın!

öncelikle gidilecek yerler diye bi listem var ve bunların arasında litvanya hiç yoktu. iş iştir, bir proje peşinden litvanya'ya gitmem gerekti. ilkay'ı da ikna ettim bana katılmaya, hep beraber düştük yola.. gerçi, seçim telaşıyla bi yerleri tutuşmuş bürokrasimiz ve lanet olası vfs denen şirket bozuğu sağolsun, pek de kolay olmadı gidişimiz. her şeyi sn.demirci ve ışıl sayesinde anca son anda halledebildik..  


uçaktan gördüğümüz şey şuydu: her tarafı dümdüz olan ormanlarla kaplı bir arazinin ortasında boşluklar açıp şehir kurmuşlar, tarla yapmışlar. doğru düzgün çalışamadım, ülke hakkında o kadar az şey biliyorum ki o yüzden biraz gergindim buraya gelirken. umarım çok gezen çok okuyandan çok biliyordur...

3 Haziran 2015

fiorentina!



floransa'nın ünlü müzelerini, kiliselerini, saraylarını görmek yerine neden boboli bahçelerine doğru yöneldiğimiz şu an benim için tam bir muamma. özellikle ilkay çok istemişti bu bahçeleri görmeyi ama bizler de çok itiraz etmemiştik. acaba kapalı alanda yaşanan sanat yorgunluğundan mıydı? hatırlamıyorum gerçekten. ama aferin bize, güzel kararmış!

2 Haziran 2015

floransa!


şimdi eğri oturup doğru konuşalım. elimde harika bir rehber var (dost yayınları) ve sayfalarından bazıları incelenmekten eprimiş gitmiş, ama benim floransa gezerken aklımda dönüp duran asıl şey dan brown'un inferno'su. dediğim gibi floransa hakkında bir sürü şey okudum ama floransa'ya gidecem diye bu kitabı inatla buldum ve okudum. --aytaç sağolsun, kendi de floransa'ya gidecekken elindeki kitabı bana gönderip müthiş bir fedakarlıkta bulundu. garibim istanbul'a dönüp 1 sene sonra kitabı okuyunca anladı ne eşşeklik ettiğini.

22 Mayıs 2015

firenze!

google görseller

gitmeden önce floransa hakkında o kadar çok okumuşum ki artık oraya gidince hiç bir şeye şaşırmam sanıyordum. öyle olmuyormuş. sokağı dönünce neyi hangi açıdan göreceğimi bilsem de o şeyleri görmemle yamulmam arasında çok zaman geçmiyordu. ama yine de floransa'ya hayallerimin kenti de diyemeyeceğim. ya yorgunluğumun artık katlanamayacağım bir dereceye gelmesinden ya da turist olup etraftaki turistten rahatsız olma ruh halinden, veya okuduklarımın doğrulanmasından. ha bir daha gider misin deseler, bin kez daha giderim derim, o ayrı...  

haydi başlayalım.. 

18 Mayıs 2015

siena - gündüz


siena! erkenden kalkıp sokaklara saldık kendimizi. iki yerin keyfini çatıp floransa'ya yollanacağız. gece çok ürkütücü bulduğumuz siena gündüz de çok farklı değil. rüzgarın ve güneşin içeri giremediği sokaklar. depresif ruh haline davetiye...

16 Şubat 2015

siena - gece

[böyle taslak halinde duran bir postu nasıl canlandırmalı?]

toscana gezimiz olacak da bunda siena olmayacak? yok öyle yağma. lucca'dan siena'ya geçmek bizim için gereğinden fazla zahmetli, ama o yol yapılacak! lafa gelince sindire sindire gezme yanlısıyız elbet; gerçekteyse her şeyi aynı anda yapmaya mecbur zavallılarız. düstur tek, bahane baki: "kaç kez gelebileceğiz ki buralara?". 


zaten siena'yı bu plandan çıkarmak insanın haddine değil. görmeyen de -af edersiniz hiç acımam- toscana'yı götüm gibi gezmiş derim.