25 Eylül 2012

göreme


göreme açık hava müzesi. belki de ilgi çekici yerdir. gezemedik ki turist gruplarından. yok, aslında sorun kesinlikle turist olmaları değil, sorun grup olmaları. sorunun en büyük parçasıysa bir de başlarında terör estiren ve her nedense kendilerine oradaki görevlilerden her daim iltimas geçilmesini isteyen turist rehberleri. küçücük kiliselere, mağaralara insanları otobüs grupları halinde sokmaya çalışırsanız haliyle kaos ve kavga çıkar. çözüm çok basit, gruplaşmaya gerek kalmayacak önlemler alın. turist kafileleri burada en fazla beş kişilik gruplara bölünsün ve her küçük grubun başlangıç noktası ve rotası farklı olsun. ya da burada gruplaşmak yerine herkese rehber kulaklık verilsin, turistler de kafalarına göre takılsın. yoksa çok ciddiyim orada bir kaç turist rehberini öldürmek iş değil. yurdum insanını çok güzel temsil ettikleri bir gerçek ama: kilisede duran görevlilere sürekli olarak "beyefendi grupla geldim, diğerlerini çıkartır mısınız?" diyen avantacı, ben-bilirimci, hamili kart taşıyan insan grubu... gururumuzsunuz profesyonel kilim kakalayıcıları!




göreme açık hava müzesi de bir vadi aslında...



girilmesi gereken bir çok kilise var. ama tıkış tıkış. ve maalesef freskler ayvayı yemiş..


ve birçok japon turist...

az değil 2 saat geçirmişiz burada. verimli bir geziyle kapadokya'da buraya 2 saat ayırmak iyi sayılır. ama biz bir baktık da çıktık kıvamında gezebildik. umuyoruz ki karla beraber turist sayısında "gözle görülür" bir azalmaya şahit oluruz...



adam gibi gezebildiğimiz tek kilise: karanlık kilise...
nedeni çok basit: göreme açıkhava müzesine girerken bir para ödüyorsunuz ya da bizim gibi güyaaa uyanıksanız müzekartınızı şöyle bir gösterip geçiyorsunuz. ama buraya girişte müzekart geçmiyor! müze içinde ayrı müze. kişibaşı ya 7 ya da 8 ytl verdik. paranın, yerli ve yabancı turistlerimizin pintiliğinin gözünü seveyim. parası olan gezsin işte lan! dağılın fakirler! yoksunuz diye adam gibi gezdik işte...



karanlık olması sayesinde bu freskler bu kadar canlı kalmış. bu tamam. iyi de milletin bu fresklerdekilerin gözünü oymasının nasıl önüne geçilmiş? sonra mı keşfedilmiş? ihtimal vermedim de en mantıklısı eski zamanlarda da paralıydı. osmanlı zamanında falan kapıyı tutan derebeyinin ocakcısına 1 gümüş sikke vermeyen gezemiyormuş burayı. devletlu padişahın beleşlik fermanı göreme vadisini kapsıyormuş da burayı kapsamıyormuş. yaaaaaa.....


bu arada çok küçük burası gerçekten.. ve diğer mağara kiliselerden çok daha güzel işlenip süslenmiş. mesela şu da vardı göreme'de:



yani paraya kıyın da bir görün. işin aslı manastır olarak 11. yy'da yapılmış burası. türkler bölgeyi ele geçirince burayı güvercinlik olarak kullanmışlar. 1950'lere kadar da öyle kalmış! sonra bir ekip gübreyi temizlemeye başlamış. 14 sene sürmüş. sonra türkiye'deki en iyi korunmuş freskler ortaya çıkmış...




uzun süre bu odaların tuvalet olduğunu iddia ettim. hatta girişte gördüğüm tabelalara karşın. inat işte. şu neşe'nin içinde olduğu yerin oturma yeri ile masa arasındaki ayak koyma olduğu yer değil de pislik gideri olduğunu savundum. neticede mutfakmış burası. nasıl mutfaksa? tuvalete daha çok benziyor...


acıktık. göreme'ye gittik yemek yemeye...



işte benim görmek istediğim kapadokya kasabası böyle bir şeydi. o neydi avanos falan?

yeme seçiminde yine hata yaptım:

 ismini hatırlamıyorum. 'bilmemne' kebabı diyelim. siparişi verdim. yemek geldi. yöresel di mi bu yemek dedim? yok dedi garson, o 'bilmemne' bizim restoranın ismi. yani şefin spesiyalini yemişim. yani uyduruk yemek. neyse ki güzeldi, birayla iyi gidiyordu. ama azdı. doymadım.

ali akıllı davrandı. adam gibi testi kebabı istedi. dana etinin hiç bu kadar yumuşak olabileceğini düşünmemiştik. bu bir de kuzu olsaydı ne olurdu diye diye gözümün önünde götürdü yemeği...

ilkay her zmanki nokta atışını yaptı saçta kavurma istedi. yazmıyorum bile.. (harikaydı missss)

göreme açık hava müzesine çok bayılmasam da göreme'yi sevdim. halı kilim almadıkça güzel yer. çok pahalı avuç içi kadar kilimler. ilkay bizim giriş paspası olabilecek kadar bir kilim sordu da allahımız şaştı. gidilesi ve oradak ikaya otellerinde kalınası...

ailesel artık:

 göreme kenefinde kızım ve ben..

neşe bodrum'da öğrendiği merdiven tırmanma işini göreme'de geliştirirken. şanslı kız!

20 agustos 2012

Hiç yorum yok: