12 Eylül 2012

afrodisias'a yetiştik!


bodrum dönüşü. gelirken izmir üzerinden otobanla gelmiştik. dönerken ben bozdoğan'a oradan da afrofisias'a uğrayacağım diye tutturdum. bozdağan'da pideyi güzel yaparlarmış da onu yiyeceğim, buraya gelmişken de karacasu tarafına geçip afrodisias'ı göreceğim. bu plan tutmadı çünkü bozdoğan ile karacasu arasında doğru dürüst yol yokmuş, sadece dağlık köy yolları mevcutmuş. arada koskoca karıncalı dağı varmış. biz de nasılsa tavas'taki elmallı pide de harikaydı dedik, yolu muğla-kale-tavas-karacasu-nazilli-alaşehir-salihli'ye çevirdik. yani geldiğimiz yoldan baya fazla yol yaptık. bol bol dağ yollarına girdik, haritada duble yol görünenler ya göçmüştü ve tamir ediliyordu ya daha yeni yapılıyorlardı veya öyle bir yol yoktu. gelirken 6 saatte gittiğimiz yolu 9 saatte döndük. ama deydi...




muğla-kale arasındaki oyuklu dağları ile madranbaba dağları. bu yollarda aslında baya eziyet çektik. duble duble inşaatlar... ama manzara çok güzeldi allah'tan. bu arada dağ taş fotoğrafı çekmeyi bilmediğimi anladım. nasıl çekersem çekeyim olmadı. şöyle orada hissettiğin gibi tüyler ürperten fotoğraf nasıl çekilir ki?


daha gelmedik mi diye sora sora tavas'a geldik. elmallı pide salonu. hacıbektaş'taki ilk düğün sonrası datça-palamutbükü tarafına gitmiştik bizim tayfayla. oradan dönerken tavas'ta bu pide salonuna uğramıştık. bundan sonra buradan her geçişimde uğrarız dediydik, biz sözümüzü tuttuk. 


ne zaman dışarı yemeğe çıksak ilkay'In söylediği yemek hep gözüme daha güzel görünür ve ahlanıp vahlanırım neden ben de o yemeği ısmarlamadım diye. pidede riske girmek olmazdı, ilkay ne ısmarladıysa ben de aynısını istiyorum dedim. kuşbaşılı pideymiş nasip. ama aman dikkat. porsiyonlar çok büyük. biz paket yaptırıp eve taşıdık..


işte kısaca ballı cevizli.. kula'nın şekerli pidesi gibi tahinli bir pide. kulalılar avuç avuç toz şekerle yapıyorlar buna benzer bir pideyi. ona da bayılırım. ama bu ayrı. şeker yerine bal konuyor ve sıcak servis ediliyor. önünüze geldiğinde o bal kaynıyor! o kadar sıcak. ve ağır. hepsini yiyebilirseniz helal olsun derim. ama yine de ısmarlayın. atlamak olmaz...


pidelerden sonra yine yollara düştük. hedef afrodisias. yetişebilirsek. aslında tavas'tan çıkarken yetişiriz dedik. kaç km var ki? ama yollar çok bozuktu, virajlıydı ve bazı yerler dağlıktı. azıcık yolu alamadık bir türlü. vardığımızda arabayı bıraktığımız yerle antik kent arasında baya mesafe olduğunu ve ancak belediyenin sağladığı traktör servisi ile gidebileceğimiz söylendi. bekledik biz de...


gişelere vardık. 1 saat var kapanmasına dediler. aceleyle müzekartlar çıkartıldı, müzeye girilmedi çünkü büyüktü ve benim asıl görmek istediğim antik stadyumdu..


illa da afrodisias dememin sebebi şu: ben çocukken ailecek aydın köşk'te oturuyorduk. abimle ablamın okulu bir gezi düzenlemişti. otobüste boş yer var diye aileler de katılmıştı geziye. o küçücük halimle buraya geldiğimi hatırlıyorum. muhtemeldir ki ailecek katıldığımız tek gezidir. hayalimde çıplak heykeller kaldı. yıllarca gördüm ben o heykelleri. ilk özel televizyonumuz magic box star 1 açılıncaya kadar benim gördüğüm (ve net olarak hatırladığım) tek kadın memesi buradaki müzede gördüğüm heykellerin memeleridir. çok travmatik. bir de afyon'da gazlıgöl'de annem beni kadınlar hamamına sokmuş. hayal meyal orada da bir çok meme hatırlıyorum. canlı canlı kocaman memeler. anneme böyle böyle hatırlıyorum deyince teyit etti beni kadınlar hamamına soktuğuna. artık eminim o hamama girdiğime :) hanım hanım bari kocanı da getirseydin :) 


(burası sebastion'muş. imparatorların tapınağı.. )


koşa koşa geldik, acele acele geziyoruz burayı da aslında hiç de bir şey bilmiyordum burası hakkında. sadece antik bir roma kenti olduğunu biliyordum. o kadar. keşke araştırsaydım. o zaman aslında buranın ne kadar büyük bir arkeolojik alan olduğunu görürdüm. belki de tavas'ta bu kadar pide yemezdik buraya biraz daha fazla zaman kaslın diye...




bunları bir araya toplamışlar. korkutucu olmuş. duvardan bakan çeşit çeşit yüzler. kimisi bir hayli kokutucuydu. afrodisias'ta neredeyse hiçbir yönlendirme levhasının olmaması canımızı çok sıktı. tamam bizden başka çok az insan vardı gezen, yol üstü de değil, ziyaretçisi de azdır belki ama yine de her insanda akıllı telefon yok ki google ile wikipedia imdada yetişsin. iki levha olsa fena mı olur? hem o kadar büyük alanda...


hamamlar yukarıda (gazlıgöl'ün hamamları değil. yani meme yok :) )


alanda her yere giremiyorsunuz çünkü kazı var. olmayan yerde de yılan, çiyan... bir allahın kulunu arıyorum antik stadyum nerede diye.. yok.. ama anfi tiyatroyu bulduk..


şansımızı denedik biz de. ve aşağıdaki yere vardık..


kentin ismi kentin afrodit'e adanmasından geliyormuş. burası da afrodit tapınağının ana girişiymiş. etrafı çimlendirilmiş ve akşamın o saatinde (19:00 civarı işte) o sessizlikte çok huzur verici hale gelmiş. değişik olmuş. güzel olmuş.


kapının diğer tarafına geçtik öbür taraftan çekince fotolarda ışık patlıyor diye. ilkay şu üstteki pozu verdi. niyeyse :)


tapınaktan geri kalanlar...

dedim ya kenti bize kalan 1 saatte gezmek imkansızdı. en nihayetinde bir güvenlik görevlisi bize doğru yanaştı. alanın 15 dk. sonra boşaltılacağını söylemek üzere. dedik canına kurban, sen hele stadyum nerde onu bi söyle. sağolsun bize eşlik etti de o götürdü. götürmese bulamazdık zaten. kente uzaktı. yani stadyum ile kent arasının henüz kazılmadığını varsayın. neyse. hedefe eriştik...


dünyada bu kadar sağlam (!) ayakta kalmış bu kadar eski bir stadyum yok. MÖ 1. yy'da yapılmış ve 30bin kişilikmiş. kent nüfusunun iki katı! 




iyi ki gelmişiz dedirtti bize. o kadar koşuşturmaya deydi...


çok yorulduk. ilkay'ın kızı taşıma stilinden bellidir herhalde :)



isterseniz bir bakın buraya afrodisias nedir ne değildir diye: http://www.aphrodisias.info/

21 temmuz 2012



Hiç yorum yok: