31 Aralık 2009

kalkan balığı


kalkan balığını göstermeden önce şunu demeliyim ki -belki daha önce de demişimdir- diyarbakır'da yön duygusunu kaybetmek hiç de zor değil. bizim gezdiğimiz eski kent bir de biz surlar etrafında dolaşırken sisler altındayken bu iş iyice çetrefilleşiyor. dediler ki diyarbakır yıllardır böyle sis görmemiş. bizi mi bekliyordun yahu!? ne adam gibi kent silüeti fotoğrafı çekebildik, hadi onu geçtik şehri şöyle doğru düzgün göremedik surlar üzerinden.




havaalanından çıkıp pınarlarla buluşmaya giderken otobüs içerisinden çektiğim ilk sur fotoğrafı. gerçekten bilmiyordum bu surların bu kadar ayakta kalabildiklerini...
işte bahsettiğim kalkan balığı! yukarıdaki harita rastgele seçilmiş bir harita. sadece olayı görelim diye. içkale balığın kafası derken haklıymışım de mi??

sisler içinde bir yerlere giderken hep surları takip ettik. surlar eski kenti çepeçevre sarıyor. 5,5 km uzuluğundaymış ve çin seddinden sonraki dünyanın ikinci uzun surlarmış. üzerinde 76 tane burç var. surlar üzerinde okunabilen 63 tane yazıt var. bu yazıtlara göre surları tarihin aktörleri el ele vermiş de yapmış: nisanoğlu, mervani, osmanlı, selçuklu, artuklu, akkoyunlu, roma, bizans, eyyubi gibi. ama ilk kimin taş üstüne taş koyduğu bilinmiyormuş. en eski bilinen, bu bölgede yaşayan hurrilerin (mö 2000. yıllar) bir başkenti olduğu ve bunun surlarla çevrili olduğu. bu diyarbakır olabilir diyorlar; tabi mikro formu (ya da içkale formu). yazılı en eski kaynak 330lu yıllarda roma yazıtları. surlara eklemeler yapılmış ve onarılmış. pek bi tarihi yani...

surlar üzerinde farklı semboller var ama bu dediklerim (belki sonra buraya eklerim bunları) suru ören taşlar üzerinde. sur üzerinde yukarıdaki gibi semboller (!) de var. artık kim kime ilan-ı aşk ettiyse. ben de gidip en kötü görüneni çekmişim. bu kalplerden bir hayli fazla mevcut. eğer giderseniz buralara ilk gördüğünüzü çekmeyin benim gibi. ama çok hoş gerçekten. "amidi mon amour" olsun bu fotoğrafın ismi.

sultan şuca çeşmesi. suru izleyerek mardin kapıya doğru yürürken minaresiz bir hz. ömer cami, sultan şuca türbesi ve camii'ne denk geldik. ama acalemiz varmış gibi pas geçtik. gerçi pek de numarası yokmuş.

millet ilerlerken biz can'la beraber artık bu kapıyı da çekelim zaten bir sürü kapı kaçırdık diyerek burada durduk. efendim bu mardin kapı'ymış. age of empires üstadı arkadaşlar (onlar kendilerini bilirler) bir surun kapısının dar olması gerektiğini, mardin kapının da böyle bir kapı olabileceğini düşünmelilerdi. kaçırdılar maalesef. biz kaçırmadık. elimi bile sürdüm duvarına, dış epitel dokum tarih tatsın diye..

hedefimiz olan keçi burcuna ulaştığımızda onun karşısında uzanan yol. sisle beraber bana öyle geldi ki bu surların ucun bucağı yok.

keçi burcu. bir kaç yıl öncesine kadar göçük ve metruk bir yermiş burası. kim akıl ettiyse (kültür bakanlığı) almış, temizlemiş ve sergi salonu olarak hizmete açmış. ben burayı ilk kez tv'de görmüştüm. bir resim sergisine ev sahipliği yapıyordu. çok istemiştim o zaman görmeyi. nasipmiş gördüm. ama bu kadar yüksek bir yapı da beklemiyordum. fotoğraftaki insan boyutları ile burcun yüksekliğini bir karşılaştırın isterseniz.


ters açıdan. kapıya doğru... burç içerisinde şu an küçük bir çayhane var. oranın sorumlusu şöyle dedi. kültür bakanlığı burayı düzenledikten sonra bu kişiye bırakıyor. ama bedeli var tabi. bakımını yapıyor, temizliyor, gelenlerle ilgileniyor vs. kira ödemiyor ama maaş da almıyor. ben de talibim! ama şehrin ana merkezine uzak diye ve ofisteki istanbul/ankaravari caféler ve barların popülerliği ile yarışamayacak sanırım.

burcun üstü de düzenlenmiş. vatandaş diyarbakır'ı, dicle'yi ve hevsel bahçelerini izlesin diye. biz izleyemedik maalesef. diyarbakır'ın bize borcu var.

hep anlatıyorum da bizden foto çok az koyuyorum sanki. işte biz! merdivenlerde albüm kapağı pozu veriyoruz (dilek kulakların çınlasın!)


kadraj bozuk olsa da koymaya değer bir fotoğraf. bu fotoğraflarda can için poz verdik. ilkay rol çalıp bunları çekti. yani her türlü kadraj sorunundan o sorumludur :) hahaha. hem kızın fotoğrafına konuyorum hem de... :)

can sanat yapıyor. burçtan karşı tarafta silüet halinde kalan burçları çekmeye çalışıyor. ben de denemedim değil. ama pek başarılı olamadım..

ama burada çok eğlendik biz. can beyden onun çektiği fotoğrafları alınca buraya koyarım artık :)

işte o sis. maalesef.


urban trekking felsefesine aykırı olsa da onca yüryüşümüzü buraya aldım işte! amaçsızca yürümek için yürümedik. hep bir yerlere gittik. ama üç gün boyunca (bu da u.t. a aykırı aslında) yürüdük durduk. yağmur çamur sis demeden...

urban trekking raporu:


tarih: 19-21 aralık 2010
mesafe: 9,02 km
toplam mesafe: 52,28 km
güzergah: bkz. yukarıdaki harita. döndük durduk (rota tahmini)
katılımcılar: ilkay, pınar, yoldaş, ali, gizem, can, ben ve bilimum aile büyükleri :)




2 yorum:

Adsız dedi ki...

Kutluyorum.
İnce ironiler ve esprilerle "içten" bir seyahatten artakalanlar olmuş.
Üç metni de izleyip okudum.
İyi ki gelmişsiniz kadim Amida'ya...
Şeyhmus DİKEN

gezenbezgin dedi ki...

Çok teşekkürler Şeyhmus Bey,

Bunları sizden de duydum ya, kadim Amida'ya bir daha gelmek üzerime farz oldu...

İyi çalışmalar...